Merhaba değerli dostlar,

Yıl  on iki ay. Farklı özellikleri olan bu ayların en özeli ise tabi ki biz Müslümanlar için Ramazan ayıdır. Bu özelliği en çok hissedenlerde öncelikle çocuklardır. Müslüman bir ailede en unutulmaz çocukluk anılarının başkahramanı hiç kuşkusuz ramazandır.

Hele uzun yaz günlerine gelen oruç, henüz çocuklukla gençlik arasında bir yaştaki çocuk için içinde oruçla ilgili birçok hikâyeyi barındırır.

Bir yandan çocukluğun heyecanı ile diğer günlerde olduğu gibi koşturur, bir süre sonra dili damağı kuruyunca aklı başına gelir, kimsenin görmediği bir anda bir iki yudum içse ne olur ki. Oruca kaldığı yerden devam eder. Tabi bin bir pişmanlıkla kimseye söyleyemediği bu sırla akşam eder. Herkesle beraber iftar sofrasında aynı heyecanla bekler topun atılmasını, ezanın okunmasını ya da televizyonda yaşadığı şehrin iftar vaktinin geldiğini belirten bir işaretle oruçlar açılır.

Ramazanla başlayan Teravih namazı serüveni birkaç gün sonra yerini tembelliğe bırakır. Sahurlar ayrı bir hikâye barındırır kendine has. Hele ki kalabalık bir aileyseniz. Uyku ile uyanıklık arasında bir çok şeyi yaşarsınız. Sahur için uyandırılmak istenirsiniz ancak çokta fazla üstelenmez, nihayetinde daha çocuk sayıldığınızdan. Bazen pilava ya da çorbaya yakılan tereyağın sesi ve kokusu ile uyanırsınız, bazen de odanın ortasına kurulmuş ve etrafında aile fertlerin çatal kaşık ya da çay bardağını karıştırırken çıkardığı sesle uyanırsınız. Bir gayretle uyanırsınız, doğru sofraya oturmak istersiniz ancak, önce el ve yüz yıkanacak diye gelen uyarı ile bir koşu lavaboda üstün körü yüze çarpılan su ile damlaları daha yüzünden akarken tekrar sofradaki yerini alırsın.

Oruçlar yarım yamalak tutulsa da son iki gün olan arefe ve şerefe ne yapıp edilir muhakkak tam olarak tutulur. Orucun en güzel günleridir son günleri. Bayramlıklar alınır çocuklar için. Çeşit çeşit şekerler. Maddi imkanı ölçüsünde çörek hamuru hazırlanır. Kimisi tereyağlı, kimisi zeytinyağlı, kimisi de bitkisel sıvı yağ ile.

Eğer şehirde isen büyük bakır leğenlerde yoğrulmuş çörek hamuru fırına götürülür, karışıp başkaları almasında diye bazen sabahlara kadar başında beklenir.

Çöreği evde pişirecekseniz akşamdan hazırlanan hamur sabah ezanı ile birlikte ya elektrikli fırında mevsim kış ise odun ateş ile evimizi ısıtan kuzine fırınlı sobada baba bayram namazından gelinceye kadar çoluk çocuk bir gayretle pişirilirdi.

Ramazan ve orucun birçok farklı yönü ile hayatımıza kattığı bu unutulmaz anlar gençlik ve yetişkinlik dönemlerinde başka başka yönleri ile hayatımızdaki önemini sürdürür.

Burada biraz kendimden örnekler versem iyi olacak galiba.

Babam rahmetli Namazın bir Müslüman için olmazsa olmaz bir ibadet olduğunu, bu nedenle oniki yaşında başladığı Namazı asla bırakmadığını söyler ve bizlerinde bir an önce Namaza başlamamızı tembihlerdi.

“Namazsız Müslümanlık olmaz” derdi.

Ancak tüm bu uyarılara rağmen namaza bir daha bırakmadan başlamam kırklı yaşlarda bir Ramazanla olmuştu. İşte o andan sonra kendimi gerçek bir Müslüman olarak hissetmeye başladım.

Kötü alışkanlığımdan birisi olan beş vakit namaz kılmama eylemini bir Ramazan ile noktalamıştım ki bir başka kötü alışkanlığımdan daha kurtulmam gerektiği  henüz üç yaşındaki kızım sayesinde kafama dank etmişti. Gençlik yıllarında başladığım sigara alışkanlığımdan farklı zamanlarda kurtulma çabalarım bir türlü sonuç vermemiş, bazen bir ay bazen bir yıl bıraktığım sigaraya yeniden başlamıştım. Muhtemelen televizyon izlerken dikkatini çekmiş olmalı ki “Baba sigara içmesen olmaz mı? Sorusuna muhatap olduğumda niçin diye sordum. Çünkü dedi “Ben senin ölmeni istemiyorum”

Kızımı aldım kucağıma ve madem benim kızım benim ölmemi istemiyor ben de en kısa zamanda bu sigarayı bırakırım dedim. Gözlerindeki mutluluğun verdiği cesaretle birkaç ay sonraki Ramazanı kendime hedef koyarak bu defa bu illetten kesin olarak kurtulmaya karar verdim. Çok şükür ki Ramazanın hikmeti, kızımın sevgisi ve benim kararlılığım sayesinde uzun yıllar önce bu kötü alışkanlıktan kurtulmuş oldum.

Bu özel ayın bütün bunlardan daha da önemli bir yanı ise Müslüman’ın kendini hesaba çekme ayı olmasıdır. Günlük olarak diğer zamanlarda her gece başımızı yastığa koyduğumuzda o günün bir muhasebesini elbette yaparız. Ancak Ramazan ayının oruç ve diğer ibadetlerle yoğunlaşan atmosferinde bu hesap bir başka ince yapılır. Bu ay vesilesi ile sadece kendi yapıp ettiklerimizin değil, tüm Müslümanların ne halde oldukları, niçin iyi halde olmadıklarını düşünür ve hüzünlenir ve rabbimize dua ederiz. Ancak bir şeyinde idrakinde oluruz bu işleri sadece dua ile geçiştirmenin doğru olmadığını, bir şeyler yapmak gerektiğini düşünür ve çoğu zaman bir şey yapamamanın verdiği sıkıntı ile kıvranır dururuz.

Aslında bu kendini hesaba çekme işinin de bir tekniği bir kendi içerisinde barındırdığı öncelikleri vardır. Bazı şeyleri zamanında ve yerli yerinde yapmazsak yani doğru formülle problem çözmeye çalışmazsak  sonuç maalesef hüsran olur.

Bu haftayı bu şekilde noktalayıp, sorgu-hesap işlerini hafta bırakalım. Nasıl bir Müslüman olduğumuzu  hep birlikte bir gözden geçirelim inşallah.

Ramazanın son haftasında görüşünceye kadar Allaha emanet olun.