"Yeryüzünde hareket edenhiçbir canlı yoktur ki, onun rızkını vermek Allah'a ait olmasın."(Hûd,11/6)
Sabah erken saatlerde, karşı komşumuz Hatice nine ilekarşılaştım, selam faslından sonra; “Oğlum sen gazetecilik yapıyorsun, şutembel erkeklere birşeyler yazsan, şu yaşıma geldim…” Dedi ve ağlamaya başladı.
Teselli faslından sonra, sorumluluklarını yerinegetirmeyen erkeklerden, evlatlardan dert yandı. Bundan dolayı bu gün şu tembellik ve rızık meselesiniyazayım istedim.
Rızık, Rabbimizin Rezzak isminden gelir ve maddi vemanevi olmak üzere iki anlamda kullanılır.
"Biri: yaşamak için hakikî ve fıtrî rızıktır ki,taahhüd-ü Rabbânî altındadır. Hattâ o kadar muntazamdır ki, bedende, yağ vesaire suretinde iddihar(harhangi bir harcama yapılmaksızın elde tutulması)olunan fıtrî rızık, hiç olmazsa yirmi günden ziyade birşey yemeden yaşatır,hayatını idame eder. Demek yirmi otuz günden evvel ve bedende müddehar olanfıtrî rızkı bitmeden zâhiren açlıktan vefat edenler rızıksızlıktan değil, birhastalıktan vefat ederlerdir."
SUN’İ RIZIK
"İkinci kısım rızık: İtiyat, israf ve sû-i istimâlatile tiryaki olup zaruret hükmüne geçen mecazî ve sun'î rızıktır. Kâh verir, kâhvermez."
"Bu ikinci rızıkta, bahtiyar odur ki, medar-ı saadetve lezzet olan iktisat ve kanaatle sa'y-i helâli, bir nevi ibadet ve rızık içinbir fiilî dua bilerek müteşekkirâne ve minnettârâne o ihsanı kabul ediphayatını saadetkârâne geçirir. Ve bedbaht odur ki, medar-ı şekavet ve hasâretve elem olan israf ve hırs ile sa'y-i helâli bırakarak, her kapıya başvurup,tembelkârâne ve zâlimâne ve müştekiyâne hayatını geçirir, belkiöldürür."(1)
Tabiri yerinde ise, nasıl elektronik eşyaların fabrika ayarları varsa, insan fıtratınında İlahi ayarları ve programları vardır. Nasıl elektronik cihazların en idealayarları fabrika ayarları ise, insan fıtratının da en ideal ayarları veprogramları İlahi ayarlardır. İnsan kötü iradesi ile bu İlahi ayarları veprogramları bozup değiştirse, fıtratın orijinalliği gider, bir çok özellikçalışmaz ve işlemez bir hale gelir. Ondan sonra da kötü ve yanlış neticeleregider.
Mesela insan midesinin İlahi ayar ve programı kırk gün açkalmaya dayanaklı ve müsaittir. Ama insan çok yeme alışkanlığı ile bu ayarıbozup on veya on beş güne düşürse; sonra da yirmi gün aç kalsa, ölmeyemahkumdur. Bu ölmede sorumlu -haşa- Allah değil, fabrika ayarları hükmünde olanİlahi ayar ve programları ile oynayan insanın kötü iradesidir.
Allah ayetindebilmana olarak diyor ki, siz fıtratınızın ayarları ve programları ile oynamazve bozmaz iseniz, rızıksızlıktan ölmezsiniz. Sizin midenizi öyle birayarladım ki, kırk gün aç kalsa da ölüme dayanır. Kırk gün içinde de insanmutlaka yiyecek bir şeyler bulabilir. Öyle ise Allah’ın rızık noktasındaki garantisi fıtri ayarlar üstünedir; yoksainsanın sonradan yapmış olduğu kötü ayarlar üstüne değildir.
Midesini abur cubura alıştıran bir adambu garanti kapsamının dışında kalıyor. Öyle ise böyle obeziteleringaranti kapsamından önce ölmesi Allah’ın vaadi ile çelişmez. Bu şekilde ölenleraçlıktan ve rızıksızlıktan değil, şişmanlık ve çok yeme adetinin terkindenölüyor. Öyle ise insanlar içinde hakiki anlamda açlıktan ve rızıksızlıktan ölenyoktur, hükmü doğru ve sadık bir hükümdür ki, ayetin hükmü de bumeyandadır.
Allah ister zaruri olsun ister gayrizaruri olsun, rızkısebepler eli ile vermeyi bir âdet olaraktayin etmiştir. İş güç de bu sebeplerden bir tanesidir. Madem zaruri rızık garanti kapsamındadır, o halde çalışmama gerekyoktur demek, yukarıda izah edildiği üzere İlahi ayar ve programın dışınaçıkmak demektir. Yani insanınçalışmaması ve bunun neticesinde aç kalması kasdi bir intihar girişimidir.
Kaynak(1)bk. Şualar, Yedinci Şua.
Daha basit ifade etmem gerekirse, insan cüzi iradesinikullanarak bir iş için gayret etmek durumundadır, yani sorumluklarımızı yerinegetirmek durumundayız. Yoksa rızık garanti imiş, şurada tembel tembel yatayım anlayışı yücü dinimizleörtüşmez. Ayrıca yaşlıları da üzmemek gerekiyor. Hadi kalın sağlıcakla.