Simurg'un Kanatlarında…
Kaf Dağı’ nın arkasında Bilgi Ağacında yuvam var benim. Yalnız yedi dipsiz çetin vadiyi aşmanız gerekiyor. Birincisi; İSTEK, ikincisi; AŞK, üçüncüsü; MARİFET, dördüncüsü; İSTİSNA, beşincisi; TEVHİD, altıncısı; ŞAŞKINLIK, yedincisi; YOKOLUŞ... ‘’Uçarım, gidelim’’ dedi Adem-i insan. Peşlerinde onlarca kuşla birlikte uçmaya başladılar. Masmavi gökyüzünde enginlerde yükseklerde uçtular uçtular uçtular… Uçmaya devam ettiler. İsteği ve sebatı az olanlar, dünyevi şeylere takılanlar, yolda birer birer döküldüler. Yorulanlar, düşenler oldu. Önce ‘’Aşk Deniz’inden’’ geçtiler, sonra ‘’ Ayrılık Vadisi’nden’’ uçtular, ‘’ Hırs Ovası’nı’’ aşıp ‘’ Kıskançlık Gölü’ne’’ saptılar. Kimisi ‘’ Aşk Denizi’ne ‘’ daldı, kimisi ‘’ Ayrılık Vadisi’de’’ koptu, kimisi hırslanıp düştü ovaya, kimi kıskanıp battı göle… Önce ‘’Bülbül’’ dönmüştü güle olan aşkını hatırlayıp; papağan o güzelim tüylerini bahane etmişti, ( oysa o tüyleri yüzünden kafese kapatılmıştı.); Kartal yükseklerde ki krallığını bırakamamış; Baykuş yıkıntılarını; Balıkçıl kuşu bataklığını özlemişti… Ve nihayet beşinci vadiden geçtikten sonra ‘’ Şaşkınlık ve sonuncu vadi olan ‘’Yok oluş Vadi’sinde’’ bütün hepsi umutlarını yitirdiler. Kaf Dağı’na vardıklarında ise sadece otuz kuş kaldı. Otuz kuş Simurg demekti. Simurg’un yuvasını görünce o an kendi benliklerine doğru yolculuk yaptıklarını anladılar. Benliklerine yenik düşenler yarı yolda kalmıştı. Son söz ‘’Her birimiz için kendi gökyüzümüzde uçma zamanı gelmedi mi?’’ Ne dersiniz! Gününüz sağlık ve başarılarla geçsin. Hoşça kalınız. Pir Sultan Abdal: ‘’Kırk kapının kilidiyim! Açabilirsen gel beri…’’