‘İnsan düşünen bir hayvandır’ Descartes (Dekart). Bazıbilim insanları ise insan hayvandan evrilmiş ve hayvanın evrim geçirerekakıllanan türüdür demektedir. Yaratılış inancına göre ise insan hayvandan farklıbir türdür ancak hayvandan tamamen de bağımsız değildir. Birçok istek vearzuları (Bilhassa biyolojik) hayvanidir. İşte tüm bu bakış açıları ve görüşlerçerçevesinde insan ile hayvan arasında sarsılmaz bir bağın olduğunu anlıyoruz.İster insan düşünen bir hayvandır, isterseniz biz de bir hayvan türüyüz veyabiz insan olarak yaratıldık diyelim hepsinin kesiştiği bir nokta var. Bu ortak nokta;İnsanın bir de hayvani yönünün oluşudur. İnsan mı ya da hayvan mı olduğumuz isegaliba bu özelliklerden hangisini daha iyi yansıttığımıza bağlı gözüküyor.

Öncelikle biz bir bedene sahibiz bu nedenle hayvanlardavar olan arzu ve istekler bizde de mevcut. Çünkü bedenen hayvandan farksızız.Yeme, içme, acıkma, üreme, yanma, üşüme, donma vb.

İkinci olarak bizim birde ruhi yönümüz var. Buözelliğimiz bizi hayvanlardan ayırmaktadır. Düşünmek, şiir yazmak, haz duymak, eseryapmak, teknoloji ve bilim üretmek, geçmiş ve gelecek arasında ilişkiler kurmak,bir esere manevi değer biçmek ve ederinin milyon katı para vermek vb.

Bu iki özelliğin birleşimidir insanoğlu. Bedeni yönümüzüön plana çıkaranlar bizim de normal bir hayvan olduğumuzu düşünüyor. Bedenenonlardan farksız olduğumuz doğru ve bu konuda haklılar. Ancak bizi biz yapan vebizi diğer canlılardan ayıran özelliğimiz ruhi yönümüzdür. Yani düşünce, akılfikir, gelecek ve geçmiş bilinci vs. Bu durumu ön plana çıkaranlar ise bizimhayvanlardan farklı olduğumuzu ve bambaşka bir canlı olduğumuzu düşünüyor.

Peki, gerçekte biz neyiz? İnsan mı yoksa hayvan mı? Yoksaikisinin karışımı mı? Bence bizim durumumuz beslediğimiz özelliğimize veya ağırbasan yönümüze (yansıttığımız) göre değişiyor. Nasıl mı?

Hayvanlar; güçlü olan hâkimdir ve zayıf olanı ezer. Hattasorunları çözmedeki tek yol güç gösterisi ve kavgadır. Hayvanlar yaşamlarınayetecek bilgi ve beceri ile donanmıştır (İçgüdü veya ilham). Yaşamları için herolanağa sahiptirler ve pek azı bu imkânları geliştirebilir hem de sınırlıolacak kadar.

İnsanlar ise; hayvani yönü güçlü olan ve baskın gelen insanlardada güçlü olan zayıf olanı ezmekte, kendini ispat etmenin yolu olarak gücükullanmakta, acıma ve adalet duygusu olmamaktadır. Çünkü acıma, merhamet,iyilik ve adalet gibi duygular insani duygulardır, insanlar yaşamları içingerekli olan bilgiyi hatta daha fazlasını sonradan öğrenir ve bu bilgileri dahasonra arttırabilir.

Hayvanlar için doğada kurallar pek fazla olmaz (doğanınkendi kuralı olur) aile içinde bazı hiyerarşik kurallar vardır. Bu kurallarişler ve işleyişi de kaba kuvvete bağlıdır. İnsanlar için ise toplumdayaşamanın kural ve kaideleri vardır. Bu kural ve kaidelere uyulması zorunludur.Hatta kurala uymayan biri olduğunda uyarı yapılır. Uyarılan kişinin insani yönügüçlü ise yaptığı yanlıştan utanır ve özür diler. Hatası nedeniyle mahcup olurve onu örtmek için elinden geleni yapar. Ancak hayvani duygusu güçlü olan vehayvani duygularla yaşayanlar toplumu ve diğer insanları dikkate almaz. Yaptığıyanlışları hata olarak kabul etmez ve yanlışlar nedeniyle de kimseden özürdilemez hatta herkesin kendisine uymasını ve kendisine saygı duymasını ister.

Hayvanlarda geçiş üstünlüğü güçlüye veya daha çokbağırana aittir. İnsanlarda ise kural ve kaideler çerçevesinde geçiş üstünlüğüdüzenlenmiştir ve en zayıf olan bazen en güçlü olabilir. Ama hayvani duygularıçok gelişmiş ve insani duyguları gelişmemiş kişiler için de geçiş üstünlüğükendisine aittir, o kurallara uymaz ve başkalarının uymasını bekler, zayıflaraise asla tahammül edemez, onları ezmekten geri durmaz, tüm gücünü çıkarları kullanır.

Hayvanlar her yerde hayvan olduğu için her yerde aynıdavranır. Hayvanlar topluluğunda nasıl davranıyorsa yalnız kaldığında da öyledavranır. Kalabalık bir ortamda nasıl yemek yiyorsa yalnız iken de aynı şekildeve kimseyi umursamadan yer. Tek derdi diğerleri gelmeden yemeğini yemek ve yemeğikimseye bırakmamaktır (Anneler hariç). Anneler de kendi ayakları üzerindedurabilene kadar yardım etmekte ondan sonra diğerlerinden bir farkıolmamaktadır.

İnsanlar her zaman her yerde aynı davranamaz, büyüğü varküçüğü var, tv si var radyosu var, arkadaşla sohbeti var, gazeteye yazısı var.İnsan ortamına göre davranmasını bilir. Samimi ortamda yapılan sohbet ile resmiortamda yapılan sohbetler ayrıdır. Hem konuları hem konuşma tarzları giyimkuşamları. Kimse düğün ve cenazeye aynı kıyafet ve duyguyla gitmez. Geceliklesokak kıyafeti ayrıdır. Çünkü bazı duygular ihtiyaçtan çok sosyal statü vedurum ile ilgilidir.

Hayvanlara tabağı süsleyip desenleseniz de, kristalbardaklarda verseniz de onlar için bir şey değişmez, önemli olan yemeğiniyemesidir nasıl ve ne şekilde olduğu değil. Karışık verseniz yine aynı tepkiolacaktır. Onlar için aslolan doymaktır. Yemek için yaşarlar ve yemekhayatlarının en önemli kısmını oluşturur. Bir hayvana verilen etin pişmiş veyapişmemiş olması önemli olmadığı gibi etin tuzlu tuzsuz olması da pek önemli değildir.

Ama insan öyle mi? İnsan zevkleriyle vardır. Ve insanlarınkendilerine ve kültürlerine has oluşturduğu haz ve zevkleri vardır. Yemeği sadeceacıktığı için yemez zevk alır, tadar hatta daha da güzel olsun diye kendisine ıstırapveren acı biber katar. Sadece işkembeyi doldurmak hiçbir zaman amaç olmamıştır.Yiyeceğine ya çok yağlı ya da yağsız olmuş, az pişmişe veya çok pişmiş diyebilir.Yemeği tuzsuz yemez. Bunlar onun insani yönüdür.

Hayvanların erkekleri çevresindeki tüm dişileri kendiharemi görür, hepsiyle çiftleşmek ister ve kendisine ait harem oluşturur.Gördüğü ve hoşuna giden dişilerle çiftleşmek normaldir. Gruplar sadece itaatüzerine kuruludur, bireysel özgürlük ve bireyselliğe saygı olmaz. Sadece sürüönemlidir, sürüyü de bir lider yönetir ve herkes ona tabidir.

İnsan ise hem toplum hem de birey olarak yaşayabilirayrıca kendi kültürüne göre yaşar ve zamanla bu kültürü değiştirip, geliştirebilir.İstediğinde itiraz edebilir, karşı çıkabilir ve katılmadığı konularda gruptankovulmaz ve farklılıklar renk olarak algılanır.

Ayrıca hayvanlar da din inancı, farklı düşünce akımları vedini ritüeller olmaz fakat insanlarda olur. Yine eşcinsellik de bir insaniözelliktir. Hayvanatta olmaz. İnsanlar arasında olan ve tercih edilen birdurumdur. Size tuhaf gelecek ama dini tercih ve yaşantılar ile eşcinsel yaşaminsan olmamızla ilgili bir durumdur.

Bu özellikler dikkate alındığı için sadece hayvaniduygularla yaşayanlara hayvan gibi yaşıyor denilmektedir. Çevremizde de böylehayvani duygularını tatmin etmek ve hayvani duyguları için yaşayan ve hayvaniduygularının esiri olan onlarca örnek vardır.

Sonuç olarak bizler; bizi insan ve hayvan kılanözelliklerle donatılmışız ve bizi diğerlerinden farklı kılan da buradaki tercihhakkımızdır. Bu bizi hem üstün hem de sorumlu kılar. Ancak şunu unutmayalım hayvaniözellikleri seçenler hayvanla eşdeğer olamaz. Çünkü hayvanların tercih hakkıyoktur ve onlar bu nedenle sabit makamlıdır. Yani hayvanat makamındadırlar veonlar mübarektir.  İşte bu nedenle insan hayvanlaeşit olamaz. Normalde insan eşrefi mahlûkattır. Ancak hayvani yaşayan insanlarmakamlarını düşürerek hayvandan daha aşağıya iner ve makamları esfel-i safilinolur. Hayvandan daha değersiz ve düşük seviyededir. Fakat eşrefi mahlükatolduğunu idrak eden insanlar, bunun bilinciyle hareket eder ve kemale ermeyoluna gider. Kemale eren ve değerine değer katan bu insanların makamı ise ala-yıilliyin olur.

Bizler biyolojik ihtiyaçlarımızı tatmin için değil duygu(ruh) dünyamızı tatmin için varız. Çünkü biyolojik ihtiyaçlar bir insanı hakikimutluluğa kavuşturmaz. Gerçek mutluluk duygulara bağlıdır. Biyolojik zevklerdünyalıktır ve dünya gibi geçicidir. Dinimiz bu hayvani duygulara nefs-i emmaredemekte ve bizi uymamamız konusunda uyarmaktadır. Demek ki, İnsan nefs-iemmaresine uyduğu ölçüde hayvani olur. Makamı ise esfel-i safilin, nefsinehükmettiği ölçüde ise insanidir, eşrefi mahlûkattır ve makamı da ala-yıilliyindir. Saygılar…