Meryem Cemile kim, bu da nerden çıktı demeyin, dünkü yazımda Ünlü İngiliz Ajanı Lavrens ile bu isim arasında kesişen noktalara kısmen değişmiş. Yazımın sonunda, Meryem Cemile’nin ajan mı, yoksa İslamcı bir yazar mıydı? Sorusu ile tamamlamıştım. Öncelikle bu iki isim üzerinde niye duruyorum isterseniz önce onu açıklayayım, sonra Meryem Cemile’ye döneriz. İnsan dost ve düşmanını ayırmasını bilmeli. Bilmeli de bu o kadar kolay değil ki! Adam senin rengine boyanıp karşına dostmuş gibi dikiliyor. Çünkü münafık için heryol mübah… Neyse konumuza geçelim. Bazı kaynaklarda o şöyle anlatılıyor; “İslamiyetle ilgili ulaşabildiği İngilizce tüm kaynakları okur. Cemile; Aralık 1960’tan itibaren Mevlana Seyyid Ebul Ala Mevdudi ile düzenli olarak yazışmaya başlar. 1962 baharında Mevlana Mevdudi, Meryem Cemile’yi Pakistan’a gelerek Lahor’da kendi ailesinin bir üyesi olarak yaşamaya davet eder. Meryem Cemile bu teklifi bir yıl sonra kabul eder ve Cemaat-i İslami üyesi olup ilerde tüm kitaplarını yayımlayacak olan Muhammed Yusuf Han ile evlenir. Akabinde dört çocuğu olur. Evli bir kadın için nadir görülebilecek bir şekilde tüm entelektüel ve yazım faaliyetlerine devam eder. Tüm önemli eserlerini hamilelik dönemlerinde yazan Meryem Cemile İslami örtünmeye de son derece riayetkardır. Onun ateizm ve materyalizme olan nefreti hemen her eserinde görülür.
Ona göre İslam; hayatın ve ölümün manasını bildirmede, yaşamın nihai gayesini anlatmada yegane kaynaktı. Meryem Cemile en şiddetlisi ile Arap milliyetçiliğine karşı "siyasal İslamcı"dır. Meryem Cemile'nin hemen hemen bütün kitaplarının "milli görüş" çizgisindeki kesimler tarafından Türkçeye çevrildiğini, Milli Gazete tarafından kupon karşılığı verildiğini ve bu camianın ileri gelenleri tarafından okunduğunu söyleyebiliriz. Meryem Cemile'nin bazı kitapları TBMM kütüphanesinde bile bulunuyor. Milli gazete Meryem Cemile'nin "Feminist Harekete Karşı Müslüman Kadın" adlı kitabından günlerce pasajlar yayınlamakta bir sakınca görmemişti.( ; www.NurNet.Org)
MEVDUDİ’NİN GÖLGESİNDE BİR AJAN DİYORLAR? Bir başka kaynakta ki dikkat edin, açıklamalarımın sonunda kaynaklarını yazıyorun Mevdudi ve Meryem Cemile şöyle anlatılıyor; “Mevdudi'ye göre modern dünya toplumlarının hepsi şeytani, lanetli, ahlaksız ve günahkârdı… Pakistan ve İslam dünyasındaki milliyetçi hareketlere karşı radikal İslami ve siyasi ümmetçi bir tavır koyan Mevdudi'nin teşkilatı cemaati İslami günümüzde Almanya'daki İslam Konseyi, İngiltere'deki İslam Partisi'yle bağlantılıdır. İşte bugün pek çok kaynakta MOSSAD ajanı olduğu belirtilen Meryem Cemile böyle bir Mevdudi'nin müridiydi. Bakınız, gerçek bir seyid ve İslam âlimi olan rahmetli S. Ahmed Arvasi "İslamiyet'i doğru öğrenmenin yolu" başlıklı Erişim 17.01.2010) makalesinde şunları yazıyor: "Türk milleti yeni ihtida etmiş bir millet değildir. O en az bin yıldan beri İslam ile müşerref olmuştur. İslamiyet'i en doğru tarzda anlayan, yaşayan ve söz sahibi olan bir millettir. Bağrından İmamı Azamları, İmamı Maturidileri, İmamı Gazzalileri, İmam Birgivileri, İbni Kemalleri, Molla Fenarileri, Ebu Suud Efendiler gibi daha nice din âlimlerini Mevlana Cemaleddin Rûmî, Yunus Emre gibi nice tasavvuf büyüklerini yetiştiren Türk milleti büyük ve tarihi bir kitaplığa ve "bidatsız" bir din kültürüne sahiptir. İslam dünyasının bütün kaynakları ve sağlam belgeleri ile elimizdedir. Genç nesilleri bu kaynaklardan mahrum ederek onları ne idüğü belirsiz kimselerin kitap ve yazılarına muhtaç bırakmak asla doğru değildir.” Bu değerlendirmenin kaynağını da veriyorum.(http://www.ortadogugazetesi.net/ Ramazan K. Kurt / 201
BİZ KİME İNANACAĞIZ Cemile’de sonunda, ikamet ettiği Pakistan'ın Lahor kentindeki evinde 91 yaşında hayata gözlerini yumar. Şimdi farklı değerlendirmeler var burada, bir yandan Milli Gazete’de Cemile’nin yazıları ve eserleri yayınlanır, bir yandan Ortadoğu Gazetesinden bir yazar bir Mossad ajanı olduğu kişi ile irtibatlandırılılıyor. Buradan iki sonuç çıkartmamız mümkün. Eğer bu kadan ajan ise ki olabilir de olmayabilir de, ben şahsen bu konuda bir bilgi sahibi değilim. Eğer ajan ise etrafımızda müslümanlık zırhına bürünmüş kimselere karşı mesafeli durmak gerekiyor ki 15 Temmuz’da bize bunları anlattı. Diğer yandan, hakikaket bu kadın müslüman ise, bu defa büyük vebal altında kalırız. Şimdi biz kime inanacağız? Sonuç, etrafımızda alim, yazar, düşünür v.s gördüğümüz kişileri doğru süzgeçten geçirmek gerek. İkincisi, insanın her an kutup değiştirebilir karekterinden yola çıkarak, feraset sahibi olacağız. Çünkü gerçek müminler alındaki nurdan tanınırlar. Kalın sağlıcakla.