Sağlık

Down Sendromu: Geçici Değil, Hayat Boyu Devam Eden Bir Durum

Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Sevgi Sarı Demir, down sendromunun hayat boyu devam eden bir durum olduğunu vurgulayarak, down sendromlu çocuklar ve aileleri için özel programlar uygulanması gerektiğini belirtti.

Abone Ol
Down Sendromu Hakkında Uzman Görüşleri
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Sevgi Sarı Demir, down sendromunun hayat boyu devam eden bir durum olduğunu vurgulayarak, down sendromlu çocuklar ve aileleri için özel programlar uygulanması gerektiğini belirtti.
Down Sendromu: Geçici Değil, Hayat Boyu Devam Eden Bir Durum
Down sendromunun bireyin fazladan bir kromozoma sahip olmasıyla tanımlandığını ifade eden Dr. Sevgi Sarı Demir, dünyada ve ülkemizde her 800-1000 doğumda bir görüldüğünü kaydetti. Dr. Demir, down sendromunun tedavi edilmesi gereken bir hastalık olmadığını, genetik bir farklılık olduğunu vurguladı.
Bebek Anne Karnındayken Tespit Edilebiliyor
Dr. Demir, günümüzde anne kanından yapılan testlerle down sendromunun yüzde 99,8'e kadar belirlenebildiğini açıkladı. Down sendromunun, fiziksel özelliklerin yanı sıra hafif veya orta derecede zihinsel geriliğe yol açabilen önemli bir durum olduğunu belirtti.
İleri Yaş Gebeliklerde Risk Artıyor
Annenin yaşı ile down sendromu riskinin arttığını dile getiren Dr. Demir, ileri yaş gebeliklerde kromozomdaki hata ihtimalinin yükseldiğini ifade etti. Ancak genç annelerin de risk altında olduğunu vurgulayarak, down sendromlu bebeklerin yaklaşık yüzde 80'inin genç annelerin çocukları olduğunu söyledi.
Risk Var İse İleri Testler Yapılmalıdır
Dr. Demir, down sendromunu doğumda belirlemenin zorluğuna dikkat çekerek, günümüzde ultrasonografi ve kan testleri ile 11 ila 14. haftalar arasında tespit edilebildiğini belirtti. Riskli durumların varlığında ise ileri testlerin önerildiğini kaydetti.
Down Sendromlu Bireyler İçin Özel Programlar Gerekiyor
Down sendromlu bireylerin yaşam boyu özel eğitim ve destek alması gerektiğini vurgulayan Dr. Demir, konuşma eğitimleri, mesleki eğitimler, fizik tedavi uygulamaları gibi programlarla potansiyellerinin ortaya çıkarılabileceğini ifade etti. Bu sayede bireylerin hayata daha hazırlıklı olabileceğini belirtti.